Aynı Gemide Olmak

 


Nuh'un gemisine bühtan edenler,

Yelken açıp yel kadrini ne bilir?

-Âşık Yunus 


"Aynı gemide olmak' tabirine tarihin neresinden bakıyoruz? İnsanlık tarihi mi, kainat tarihi mi, din-millet tarihi mi, devletler tarihi mi, 21. asır mı?.. Sınıflandırmayı dilediğimiz kadar daraltıp dilediğimizce kapsamlı tutabiliriz. 


Bu sorunun cevabı ne göründüğü kadar kolay ne de göründüğünden zor. Karışıklığa sebep olabilecek bir cümle kurduysam, karışıklığın bir tür farkındalık olduğunu söylemek için kurdum.  Kafa karışıklığının anlık davranış değişikliklerine sebep oluşu, ilk bakışta kusur gibi görünsede bizi hayvanattan ayıran belirgin bir özelliktir. Baş, hayvanlar için fiziki bütünlüğe ait zaruret, bir bütünlüğün tamamlayacısıdır diğer uzuvlar gibi. İnsanlarda fiziğin ötesinde bir zarureti de kapsadığı için fizikötesidir de, kafasız insan deyişimiz de bundandır.. Kafa karışıklığı bizi o fiziğin ötesine götürecek hâllerden bir haldir. İsmet Özel'in deyişiyle, "Kafa karışıklığı iyidir. İnsan bir kafası olduğunu anlar."


Tuhaf durumları fark etmemizin bir yolu da tuhaf sorular sormaktır. "Aynı gemide olmak"  deyimini vuzuha erdirmek için soralım: Hangi gemideyiz? Batmasından korktuğumuz gemide miyiz? İçinde bulunduğumuz gemi batmasından korktuğumuz gemi mi? 


Cevaplara geçmeden önce şunu da açıklığa kavuşturmalıyız. Niçin aynı trendeyiz demiyoruz da aynı gemideyiz diyoruz? Gemi metaforunu dilimize, siyasetimizden tercihlerimize kadar hayatımızın her alanına sokan Nuh peygamberin hatırası olsa gerek. Dolayısıyla gemi tasavvuru bir kurtarıcı olarak görülür. Öyleyse insanlar kendilerine neyi kurtarıcı olarak görüyorsa o gemiye binmek isterler. Ve tutunduğu geminin Nuh'u olma peşinde koşarlar. Nuh'un gemisinden miras kalan kurtuluş ile çağımızdaki kurtuluşun içini dolduran değerlerin aynı değerler olmadığını hatırlatmak isterim. 


Artık sorulara geçebiliriz. Hangi gemideyiz? Bu soruya pek âlâ herkes cevap verecek ve gemilerini aşina isimlerle anacaktır. Adına Türkiye diyen, ümmet diyen, turan diyen, Osmanlı diyen, liberalizm diyen, hümanizma diyen, Amerika diyen... olacak. Amerika demişken oradaki gemiler muhtemelen uzay gemisine evrilmiştir. 

-Hangi gemidesin?

-Kaptan Amerika'nın gemisinde. 

Evrilemeyen de Kaptan Sparrow'un gemisinden bilet alır. Tabi hayâl âleminde.


Bu kadar net cevaplara rağmen ikinci ve üçüncü soruları sormak için fazla sebebe sahibim:

"Kahrolsun kapitalizm!" deyip banknotların sonunun akamete uğramasını istemeyen insanlarla dolu sokaklar. Faizin yasaklanmasını isteyip bankacılık sisteminin çökmesinden endişe duyan insan sayısıyla ülke bile kurabilirsiniz.  Namazla, oruçla müslüman olunmaz diye eleştirip, İslâm'ın sosyal hayata yön vermesini istemeyen Müslümanlarla dünyanın en kalabalık ordusuna sahip olunabilir. Tuhaflıklar elbet yakamızı bırakmıyor!


Bu aşamada sorularla,başımıza örülen tuhaflıkları farketmek mümkün olsa da ilerlemek mümkün görünmüyor. Saplandığımız o tuhaflıklardan ilerlemek mümkün değilse bir şöför ustalığıyla geriye doğru manevra mı yapmalıyız? Öyleyse başa dönmeyi deneyelim: Bir gemide miyiz? 


Kendi başına kalıp kaç kişi bu soruyu soracak kadar muhasip bilmiyorum. Bu soruyu kendimize sormamızın nedeni "Aynı gemide" olduğumuzu hatırlatan ya da iddia eden  insanlar olur çoğu kez. Daha ilginci aynı gemide olduğumuzu hatırlatanların zamanlamasıdır. İşte şimdi zurnanın zırt dediği yere geldik! Gemi metaforunun kurtarıcı olarak görüldüğünü söylemiştik. Fakat bize aynı gemide olduğumuzu hatırlatanlar bizim kurtuluşumuza dair müjde vermek, düştüysek o karamsarlıktan çıkarmak için değil gemilerini yürütmek için hatırlatırlar. Bize umuttan bir haber getirmek için değil, bize bir takım şeyleri kabul ettirmek, bizi bir takım şeylere ikna etmek için hatırlatırlar. Bizi ikna etmek için çabalayanlar, son koz olarak, geminin batma ihtimalinden mevzu açarlar. Tehdit değil canım teklif! Ama geminin nereden su aldığını,  hangi tahtayı onarmamız gerektiğini söylemezler. Her delikten bir zırt sesi çıkıyorsa ya zurna bozuktur ya da zurnacı acemi!


Ne Yunus Emre'nin şiirine bir atıf yapabildik ne de diğer sorulara vakit ayırdık. Bu yazıyı daha da uzatıp bunu yapabilirdim fakat vakit yetmedi diyeceğim. Vaktin az olduğunu zihnime, zihnimize çakmak için!.


Olgun VERİM 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mücadelenin Dönüşen Hikayesi : "Şahit ama Gaip"

Dünün Güncesi

Sarkaç